17 AĞUSTOS, DEPREM BİLİNCİNİN ALTYAPISINI OLUŞTURDU

Marmara Depremi'nin merkez üssü Kocaeli, 1999'daki felaketin ardından yeni binalar ve yaşam alanlarıyla adeta küllerinden yeniden doğdu.

"Acı bir gündü ama yaşadığımız o felaket bize çok önemli dersler verdi" diyen Karaosmanoğlu, Kocaeli'nin 17 Ağustos 1999'dan sonra tamamen değiştiğini anlattı.
Depremin izlerini büyük ölçüde sildiklerini kaydeden Karaosmanoğlu, "Çevre olarak depremin izini şu an burada göremezsiniz. Daha hazırlıklıyız ama yüzde 100 yeterli değiliz. Hala eksikliklerimiz ve yapmamız gereken işlerimiz var ama Marmara Depremi'ne göre çok daha ilerideyiz" diye konuştu.
Karaosmanoğlu, stokları gözden geçirdiklerini vurgulayarak, "Gerek konut, gerek iş yeri, gerek kamu binaları, okullar, camiler, hepsi birinci derecede deprem kuşağı üzerindedir. Her an buralar sarsılabilir. Onun için bize düşen, binalarımızı buna göre yapmak. Bunun için her kesime depremle ilgili eğitim veriyoruz. Similasyon merkezimiz var ve deprem anında nasıl davranılması gerektiğini, onlarla ilgili önemli bilgiler veriyoruz. Depremle ilgili Kocaeli Büyükşehir Belediyesi olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızla çalışmalar yapıyoruz. Marmara Depremi'ne göre çok daha hazırlıklıyız" ifadesini kullandı.
Depremin ardından kentsel dönüşüm çalışmalarına ağırlık verdiklerine değinen Karaosmanoğlu, "Kocaeli'de yenilenme devam ediyor. Bu yenilenme büyük ölçüde gerçekleşti son 15 yıl içinde. Yeni yapılan binalarımız çok daha sağlam. İnsanlarımız bunu çok önemsiyor. Kocaeli, bu açıdan Türkiye'ye örnek bir model oldu" şeklinde konuştu.
Deprem acil eylem planıyla ilgili bilgi veren Karaosmanoğlu, şunları kaydetti: 
"Bir defa bina stoklarımız iyileşti, en önemlisi bu. Binalar insanları öldürüyor, deprem öldürmüyor. Yeşil alanlarımız çoğaldı. İnsanlar daha güvenli alanlara taşınmaya başladı. Konutlar yaygınlaştı. Şehrin belirli yerlerinde çok sakat binalar yapılmıyor. 'Her türlü önlemimizi bu anlamda aldık' diyebiliriz. Kocaeli olarak 15 yıl öncesine göre depreme çok daha hazırlıklıyız ama bu, bir felaket, 'hiç kayıp olmaz' diye bir şey yok. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri Amerika, Japonya, oralarda da büyük depremler, tsunamiler olduğu zaman binlerce, on binlerce insan ölüyor. Allah böyle bir felaketi inşallah yaşatmaz bir daha. 1999 depremine göre sadece bir deprem olsa, bütünsel olarak ele aldığımızda daha hazırlıklıyız."
Gölcük
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nde 13 bin bina ve 2 bin 500 iş yerinin yıkıldığı depremin merkez üssü Gölcük, yeni yaşam alanları, spor tesisleri, parkları ve insanların akın ettiği sahilleriyle eski günlerini aratmıyor. 
Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş,  asrın felaketi olarak nitelendirilen 17 Ağustos 1999'da yaşadıkları depremde kentteki 13 bin 442 bina ile 2 bin 500 iş yerinin yıkıldığını söyledi. 
Depremde 6 bin kişinin deprem şehidi olduğunu belirten Ellibeş, acılarının hala taze olduğunu, geride kalanların rehabilitasyon sürecinin devam ettiğini kaydetti.
Ellibeş, Gölcük halkının yeniden hayata tutunmanın kararlılığıyla el ele vererek yeniden yapılanmayı hızlı şekilde başlattığını dile getirerek, "Bugün asrın felaketinin üzerinden 15 yıl geçti ve Gölcük'ün depremin enkazından filiz gibi doğma süreci önemli düzeyde tamamlanmış vaziyette. Altyapı ve üstyapısı yenilenmiş, sosyal, kültürel, sportif, sanatsal, sağlık, eğitim tesisleriyle yeniden yapılanmış, günlük yaşamın aksamadan sürdüğü, hayati önem arz eden ciddi bir eksikliğin kalmadığı Gölcük haline döndü. Gölcük, depremin enkazından filiz gibi yeniden doğdu ve emin adımlarla geleceğe yürüyor" diye konuştu.
İnsanları depremin değil, binaların öldürdüğüne dikkati çeken Ellibeş, "Binalar depreme dayanıklı yapılmış olsalardı bu kadar can kaybı yaşamazdık. İşte bu gerçekten yola çıkarak tüm Gölcük'ün parsel bazında indirgenecek şekilde zemin etütleri yapılarak, yeni imar planı hazırlandı. Bu plan çıktığı günden bu yana harfiyen uygulanıyor. Depremden sonra yapılan tüm binalar ilgili yasalar çerçevesinde inşa edildi, denetlendi ve iskana açıldı" ifadesini kullandı. 
"Kat sayısının 3'ten fazla olmasına izin vermiyoruz"
Ellibeş, yapı denetim bürolarıyla belediye ekiplerinin ortak çalışarak inşaatları yapım süresinde denetlediğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Deprem Yönetmeliği gereği bütün koşullar aranarak binaların yapılmasına izin veriliyor. Şu an itibarıyla ilçemizde inşaat yönetmeliklerine uyuluyor. İlçede yapılan inşaatlara kat olarak sınırlama getirdik. Yeni yapılan inşaatlarda kat sayısının 3'ten fazla olmasına izin vermiyoruz. İlçemizi gezerseniz depremde hasar görmeyen ya da güçlendirilmiş binaların yüksek katlı olduklarını görebilirsiniz. Bu binaların bitişiğine yapılan 3 katlı binalar da uygun gözükmüyor. İmkanlarımız sınırlı olmasaydı ve zamanında çok katlı binalardan kat indirimi yapılabilseydi, bu acıları yaşamamış olurduk."
Ellibeş, depremden sonra ciddi göç verdiklerini ve 75 bin olan kent nüfusunun 55 bine kadar düştüğüne dikkati çekerek, altyapının düzeltilmesi, yeni kültür ve spor tesislerinin inşa edilmesiyle geri dönüş sürecinin başladığını, şu an 145 bin kişinin yaşadığı kent haline geldiklerini anlattı. 
Depremde 2 metreye kadar çöken sahil şeridinin denizin altıda kaldığını ve deniz sularının karaya çıktığını hatırlatan Ellibeş, "O yüzden en büyük yıkımın olduğu yerler sahillerimizdi. Deprem sonrası yeniden yapılanma sürecinde sahiller, denizin aldığı noktadan bırakarak, denizi doldurmadan yeniden planlandı. Bugün sahillerimiz günübirlik tesislerle, parklarıyla, plajlarla, marinasıyla nefes alınabilecek yaşam alanları haline dönüştürüldü" şeklinde konuştu. 
 "17 Ağustos, deprem bilincinin altyapısını oluşturdu"
Ellibeş, 17 Ağustos 1999'daki felaketin sadece Gölcük ve Marmara'da değil, Türkiye'de deprem bilincinin oluşmasının altyapısını oluşturduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bizim ödediğimiz fatura, Türkiye'nin daha sağlam adımlar atması gerektiğini ortaya çıkardı. Depremi yaşadığımızda enkazdaki canlarımızı kurtarma adına çok çaresizdik, kısıtlı imkanlarla bunu yapmamız mümkün değildi. Zaten o günkü şartlarda depremin merkez üssünün Gölcük olduğunu 3-4 gün anlatamadık Türkiye'ye. Bizi keşfedene kadar 3-4 gün geçti ve enkazın altındaki bir çok can kurtarılamadı. Gölcük Esnaf ve Sanatkarlar Odası bünyesinde oluşturulan Gölcük Arama Kurtarma Derneği (GESOTİM), bu anlamda ciddi bilinç oluşturdu ve her geçen gün kendini daha da geliştirerek, dünyadaki ve Türkiye'deki değişik afetlerde yardıma koşuyor.
Van Depremi pazar günü olmuştu,  ekibimiz pazar akşamı Van'da enkazda arama kurtarma çalışmalarına başladı. Ben depremin üçüncü günü oraya gittiğimde Türkiye'nin farklı şehirlerinden gelmiş arama kurtarma ekiplerini gördüm. 17 Ağustos'taki depremden sonra böyle bir bilinç oluştu, çok ağır bir fatura ödedik yalnız." 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kültürsanat Haberleri