Kılıçdaroğlu: "TBMM, AK Parti ve MHP'nin vesayeti altında"

Kılıçdaroğlu: "TBMM, AK Parti ve MHP'nin vesayeti altında"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye ekonomik bir buhran içindedir. Bu buhrandan çıkışın yolu, buhranı yaratanları iktidardan almaktır, onları demokratik yollarla iktidardan uzaklaştırmaktır. Milletin iradesiyle bunu yapmak zorundayız." dedi.

Halka umut vermek, birlikte mücadele etmek zorunda olduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bir zalim varsa, zalime karşı çıkmak zorundayız. Zalimin zulmünü sona erdirmek zorundayız. Bu millet bu yönetimi hak etmiyor. Dolayısıyla birlikte, beraber, el ele milletin sorunlarını çözmek için mücadele edeceğiz. Bu, bugünün değil, tarihin bize yüklediği bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun bilincinde olan herkesle yolumuza kararlılıkla, inançla devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
"Sen işsizliği önlendin de biz karşı mı çıktık?"
Son grup toplantısında, "19 yıldır iktidarı yönetenler, bu memleketin hayrına ne yaptılar da CHP engel oldu?" diye sorduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bu soruyu AK Parti Genel Başkanı'na, grup başkanvekillerine, il, ilçe yöneticilerine ve geçmişte AK Parti'ye oy veren vatandaşlara sordum. Öyle ya Erdoğan günün 24 saati oturuyor, kalkıyor, yatıyor, ikindi, öğle tek şey var, CHP. Benim de bu soruyu sorma hakkım var. Sen bu memleketin hayrına ne iş yaptın da biz karşı çıktık? Bu soruyu herkesin vicdanında sorması lazım. 19 yıl ülkeyi yöneteceksin. İstediğin kanunu, kararnameyi çıkaracaksın. İstediğin kişiye ihale vereceksin, sarayda oturacaksın, her dediğini yapacaksın, istediğin valiyi, kaymakamı, emniyet müdürünü, odacıyı herkesi tayin edeceksin. Kendine ayrı bir dünya kuracaksın ve döneceksin sadece CHP'yi eleştireceksin. Niye? Sen fabrika kurdun da biz karşı mı çıktık? Sen işsizliği önlendin de biz karşı mı çıktık? Çiftçi memnun oldu da biz karşı mı çıktık? AK Parti'ye oy veren kardeşlerime de sesleniyorum. Hepimizin oturup düşünmesi lazım. Türkiye ekonomik bir buhran içindedir. Bu buhrandan çıkışın yolu, buhranı yaratanları iktidardan almaktır, onları demokratik yollarla iktidardan uzaklaştırmaktır. Milletin iradesiyle bunu yapmak zorundayız."
Kılıçdaroğlu, AK Parti iktidarının, 19 yıldır bu memleketi tek başına yönettiğini belirterek, "19 yılda milletin hangi sorununu çözdüler? Öyle ya vergiyi, dünyanın parasını topladın. İstediğin zaman yurt dışından buğdaydan canlı hayvana kadar her şeyi ithal ettin. İstediğin adamın, şirketin vergisini sıfırladın. İstediğine, istediğin kadar faiz yükledin. Bu memleketin hangi sorununu çözdün? Bir Allah'ın kulu çıksın, 'Şöyle temel bir sorun vardı. Bu sorunu çözdü.' desin." değerlendirmelerinde bulundu.
"Doğruları söylediğimiz için rahatsız oluyorlar"
Herkesin, oturup düşünmeye ihtiyacı olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Önyargılarımızı bir tarafa koyup oturup ülkemizi, insanımızı düşünmek zorundayız. Yeri gelince Türkiye ile ilgili çok büyük laflar ediyoruz. Dünyaya meydan okuyoruz. Dönüp bize şunu sorsalar, ne diyeceğiz? 'Sen dünyaya meydan okuyacağına, önce şu konteynırlardan yiyecek toplayan insanların derdini çöz?' deseler ne diyeceksin? Oturup sarayda hava atacağına, bu ülkede 10 milyon aşkın işsiz var. İşsizlerin sorununu çözsene. Sen işsizlerin sorununu çözdün de biz karşı mı çıktık? Fabrika kurdun da biz karşı mı çıktık? Tarlalar ekildi de biz karşı mı çıktık? Çiftçiye, esnafa düşük faizli kredi verdin de biz karşı mı çıktık? Hepsini söyledik, 'Bunları yapmak zorundasın.' dedik, yapmadı.
Biz doğruları söylediğimiz için rahatsız oluyorlar. 'Niçin doğruları söylüyorsun?' diye her gün hakarete varan konuşmalar dinliyoruz. İşi öyle bir boyuta getirdiler ki muhalefeti de onlar kuracaklar. 'Muhalefeti de inşa edeceğiz. Kılıçdaroğlu'ndan kurtaracağız.' diyor. Kurtarmanın yolu çok basit. Gelirsin televizyona, otururuz. Millet de evinde çayını kahvesini içerken seyreder, milletin hakemliğine başvururuz. Sen de soru sorarsın, ben de soru sorarım. Millet de evinde otururken dinler. Kim doğru, kim yanlış söylüyor? Kim haklı, kim haksız? Ben haksızsam zaten istediğin bu değil miydi? Benim gitmem. Haksızsam zaten gideceğim. Sen demiyor muydun? Kılıçdaroğlu, 'Sosyal Sigortalar Kurumunu batırdı.' Devletin  bütün evrakları senin elinde. Gelsene. Elinde büyük bir fırsat var sana göre. Alırsın belgeleri, çıkarsın karşıma, 'Bak belge bir, iki, üç, dört, beş. Ver cevabını Kılıçdaroğlu.' Cevabını veremezsem zaten gideceğim. Niye karşıma çıkmıyorsun? Neden cesaretin yok? Çünkü doğruları söylemiyorsun. Korkuyorsun. Doğruların karşısında korkan bir insan devleti sağlıklı yönetemez."
Kılıçdaroğlu, partisinin milletvekilleri ve meclis üyelerinin, Afyonkarahisar ve Uşak'a giderek esnafın sorunlarını dinlediğini, CHP'nin çözüm önerilerini anlattığını aktardı. Bu iki ildeki en işlek caddelerde, ticaret merkezlerindeki esnafın dert yandığını belirten Kılıçdaroğlu, "Orada, bir AK Parti milletvekili bile gezemez. Erdoğan da gezemez." ifadelerini kullandı.
Çiftçilerin, süt üreticilerinin de sorunlarını dile getirdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Polatlı'da soğanın maliyetin çok altında 60 kuruş olması nedeniyle hayvanlara yem olarak verildiğini söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, "CHP ile uğraşacağına, şu soğan üreticilerinin derdi nedir diye göndersene milletvekillerini. Gitsinler, çözsünler. Sen soğan üreticilerine para verip o ürünlerini aldın, fakir fukaraya dağıttın diye biz karşı mı çıktık? Niğde'de 400-500 bin ton patates var. Üreticileri mağdur, maliyetin altında, onlar da hayvan yemi olarak kullanıyor. Sen Niğde'de üreticinin sorunlarını çözdün de biz karşı mı çıktık?" sorularını yöneltti.
İktidarın çiftçiye 2020'de ödemesi gereken teşvikleri hala ödemediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Ama tefecilere gelince zamanında ödüyor. Ocak 2021, bir ayda bir avuç tefeciye ödediği para 21 milyar lira. Tak, zamanında ödüyorsun. Çiftçiye, alacağı var, ödemiyorsun sen bu parayı." ifadesini kullandı.
Türkiye'de 806 bin 871 basit usulde defter tutan esnaf, 25 bin 502 müzisyen, 32 bin 567 salgından etkilenen esnaf, iş yeri kirada olan esnaf ile lokanta, kafe, restoran işletenlerin bulunduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Stopajı falan hepsini dahil edin, yüzbinlerce esnafa 7 milyar lira bir yıl süreyle ödendi. Kamu-özel işbirliği için bir avuç kişiye ödenen para bunun tam 3 katı. Sadece 2021 yılı bütçesine konulan ve ödenmesi gereken 30 milyar lira. Bir aylık faiz 21 milyar lira. Yüzbinlerce esnafa ödenecek tutarın tam 3 katı." diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal'ın bir çiftçi ile anekdotunu paylaştığını hatırlattı. Söz konusu çiftçinin, cep telefonunu aylık 450 lira taksit ile satın aldığını söylediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Adam perişan olmuş, 450 lira dediğin nedir Allah aşkına? Sen, saraydakiler kaç lira alıyorsunuz? 5 ayrı yerden maaş alan, ayda 50-60 bin lira maaş alan var. Sen 450 lirayı o çiftçiye fazla görüyorsun, bir cep telefonunu fazla görüyorsun. Çiftçilere çağrı yapıyorum, artık sizin de uyanmanız, gerçekleri görmeniz lazım." sözlerini sarf etti.
"Erdoğan kutladı, güzel bir konuşma yaptığımı söyledi"
CHP lideri Kılıçdaroğlu, CHP'li belediyelerin çok güzel çalıştıklarını, hizmetlerini hem CHP Genel Merkezi'ne bildirdiklerini hem de kendi aralarında paylaşarak başarılı projeleri hayata geçirdiklerini dile getirdi.
CHP'li belediyelerin,  Ocak 2021 itibarıyla 7 milyon 200 bin vatandaşa ayni yardım, 1 milyon 250 bin vatandaşa da nakdi yardım yaptığını, sokağa çıkma yasağı sırasında 30 milyon 500 bin aileye sıcak yemek gönderdiğini, 70 milyondan fazla maske ve dezenfektan dağıttığını bildiren  Kılıçdaroğlu, "İşte CHP demek, bu demektir, halka hizmet demektir. 5 maskeyi dağıtamadılar, biz bunları yaptık. Daha çok güzel şeyler yapacaklar. Arkadaşlarıma söyledim, hiçbir engele takılmayacaksınız ve şikayet etmeyeceksiniz, 'elimi, kolumu bağladılar...' Yok böyle bir şikayet. Hizmetin sonuna kadar yapılması lazım." diye konuştu.
CHP iktidar olduğunda yapacaklarını anlatan Kılıçdaroğlu, dört ayaklı bir strateji izleyeceklerini dile getirdi. Öncelikle inancı, görüşü ve kimliği ne olursa olsun herkesin can ve mal güvenliğini sağlayacaklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, bunu, güçlü demokrasiyi inşa ederek yapacaklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Güçlü bir demokrasi, kuvvetler ayrılığına dayanmaktadır. Yasama, yargı ve yürütmeyi birbirinden ayıracaksınız. Bütün yetkileri bir kişiye vermeyeceksiniz, yargı bağımsızlığını sağlayacaksınız. Bir partinin genel başkanı hakim tayin edemez, tayin ederse o hakim o genel başkana karşı gebe kalır. O hakim bağımsız değildir, vicdanına, hukukun üstünlüğüne göre karar veremez. O halde yapılması gereken adliyeye, camiye, kışlaya siyaseti sokmamaktır. Bunu Yenikapı mitinginde söyledim, yerime gidip otururken Erdoğan yerinden kalktı, geldi, kutladı, güzel bir konuşma yaptığımı söyledi. Evet konuşma güzeldi, ahlaklıydı, Türkiye'nin geleceğiyle ilgiliydi. Şimdi, tam tersi yapılıyor."
"TBMM, AK Parti ve MHP'nin vesayeti altında"
İktidara geldiklerinde medya özgürlüğünü sağlayacaklarını da belirten Kılıçdaroğlu, medyanın, iktidarın yolsuzluklarını korkmadan yazması gerektiğini vurguladı. Kılıçdaroğlu, "Şimdi yolsuzluğu yazan gazetelere yasak, ceza geliyor, yolsuzluk haberlerine erişim engeli geliyor. Kul hakkı yemenin meşrulaştırılması geliyor. Biz bunu kaldıracağız, medya özgür olacak. İktidarda bizi de eleştirecek. Biz de okuyacak, yanlışımız varsa düzelteceğiz." dedi.
Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde TBMM'nin de kuruluşundaki iradeye uygun olacağını belirterek "Şu anda TBMM, AK Parti ve MHP'nin vesayeti altındadır. Hiç Çankırı milletvekilinin Meclis kürsüsüne çıkıp da Çankırı'nın sorunlarını dile getirdiğini duyan var mı? Bir AK Parti'li milletvekili Afyonkarahisar'ın sorunlarını Meclis kürsüsünden anlattı mı? Anlatamaz. Bir AK Parti veya MHP Yozgat milletvekili, kürsüye çıkıp Yozgat'ın sorunlarını anlatamaz. Niçin? Anlatırsa bir daha asla milletvekili olamaz. O zaman milli irade vesayet altındadır." şeklinde konuştu.
Vesayeti getiren yasal düzenlemenin, 12 Eylül darbesi döneminde geldiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Bunu kaldıracağız. Milletin vekilini millet seçecek, genel başkanlar değil. O zaman parlamento vesayet altından kurtulmuş olur. O zaman milletvekili, bir daha seçim bölgesine gittiğinde, 'Arkadaş seni seçtim, milletvekili oldun, çıkıp benim ilimin sorunlarını neden dile getirmedin?' diye vatandaş hesap sorabilecek. Şimdi soramıyor." sözlerini sarf etti.
"Namus sözü veriyorum, değiştireceğiz"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, siyasetin bir zenginleşme aracı olmadığını vurgulayarak "İlk yapacağımız iş, Siyasi Ahlak Kanunu çıkaracağız. Milletvekili, bakan oluyor, cebini düşünüyor. 'Nasıl köşeyi döneriz, devleti soyarım?' Böyle bir siyaset anlayışı olur mu? Namus sözü veriyorum, değiştireceğiz. Herkesin ahlak sınırları, kuralları içinde çalışmasını isteyeceğiz. Beytülmale el uzatılmasına, kul hakkı yenmesine izin vermeyeceğiz. Bu bizim görevimiz olacak." diye konuştu.
İktidarlarında, bakanların, atamayla değil, milletvekilleri arasından görevlendirileceğini söyleyen Kılıçdaroğlu, şu anda bakanların Meclis'e gelmediğini ve hesap vermediğini, milletvekillerinin soru önergelerini yanıtlamadığını öne sürdü. Kılıçdaroğlu, "Bu tablo ne tablosu? Diktatörlük değil mi bu? Bu nasıl bir yönetim anlayışı? Bunu da değiştireceğiz. Bakanlar, TBMM içinden çıkacak, seçimle gelecekler. Uydurma, dünyadan, siyasetten habersiz bakan mı olur? Her cümleye başladığında 'Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle...' Ne demek? Sen bakansın. Birilerinin kulu, kölesi olanlar bakanlık yapamazlar." ifadelerini kullandı.
Sayıştay'ın, güçlü bir denetim organına dönüşmesi gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, iktidarın, topladığı vergilerin, borçları ve özelleştirmelerinden elde ettiği gelirin nereye ve kim için harcandığının TBMM adına Sayıştay tarafından denetlenmesi gerektiğini söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin en büyük şirketlerinin yer aldığı Türkiye Varlık Fonu'nun, denetlenemediğini belirterek "Ne oluyor orada, neler yapılıyor? Milyarlar denetlenmiyor. Böyle bir devlet anlayışı olur mu? Bunu değiştireceğiz." dedi.
İktidara geldiklerinde yüzde 10'luk seçim barajını kaldıracaklarını da bildiren Kılıçdaroğlu, temsilde adalet, yönetimde istikrarı sağlayacaklarını söyledi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, devletin şeffaf, temiz, ahlaklı yöneticilerin elinde olması halinde, vatandaşlara hizmet eden bir devlete dönüşeceğine işaret ederek şunları kaydetti:
"Elinde sopa olan devlet değil, vatandaşını kucaklayan, hizmet götüren bir devlet. Bizim aradığımız budur. O devletin temel özelliği de vatandaştan aldığı her kuruşun hesabını vatandaşa vermektir. Eğer bir hükümet, bir iktidar, vatandaşa hesap vermiyorsa orada karanlık ilişkiler var, birileri malı götürüyor demektir. Dolayısıyla şeffaf olmamız gerekiyor."
Devletin içinde denge ve denetim olması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, toplantıda bir fıkra anlattı. Köyün birine gelen çakmağın, ihtiyaç duyulduğunda kullanılmak üzere muhtara teslim edildiğini, "Herkes bana itimat ediyor, beni seçtiler" diye sevinen muhtarın ise bir süre sonra çakmakla her şeyi yaktığını, köyün fakirleşmeye başladığını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Muhtarın köyünden birisi komşu köye gitmiş. Bakmış o köyde her şey çok güzel. Demiş ki 'Sizde çakmak yok mu?' 'Var.' demiş. 'Biz çakmağı birisine, çakmak taşını birisine, benzini de birisine verdik. Eğer ateş yanacaksa üçü bir araya gelir. Birisi yanlış yapar ya da yanlış söylerse o çakmak ateş almaz demiş. Allah bile tebligatı peygambere, ölüm görevini Azrail'e, vahiy görevini Cebrail'e, kıyamet görevini İsrafil'e, doğa görevini Mikail'e vermiş.' demiş."
Kılıçdaroğlu, "Gücü bir kişiye teslim ettiğinizde, tarihteki örneğini gördük. Hitler, Mussolini, Pinochet'i gördük. Binlerce, yüzbinlerce insanın kanı aktı, savaşlar oldu. Orta Doğu'ya bakın aynı şekilde. Diktatörlerin döneminin kapanması lazım. Bu güzel ülkeye demokrasiyi getirmemiz lazım." dedi.
"Neden üç Trakya büyüklüğünde alan ekilmiyor?"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 19 yılın sonunda neden üç Trakya büyüklüğünde alanın çiftçiler tarafından ekilmediğini sordu. Toprak, güneş, su, bereketli tarlaların bulunduğunu, çalışacak ve tüketecek kişilerin olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bunlara rağmen çiftçinin zarar ettiği için ekim yapmadığını söyledi.
Gübreden ilaca kadar her şeye yağmur gibi zam yağdığını, elektrik faturalarının can yaktığını belirten Kılıçdaroğlu, kendi iktidarlarında elektrik dağıtım şirketlerine değil vatandaşa hizmet edeceklerini anlattı.
Bilgi üreten üniversitelerin, bir ülkenin ekonomik açıdan en büyük güvencesi olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, akademide okuduğu dönemde Hamza Eroğlu'nun "Devrim Tarihi" kitabındaki bir öyküyü hayatı boyunca unutmadığını anlattı. Bu öyküyü aktaran Kılıçdaroğlu, İkinci Dünya Savaşı'nda ABD'li generalin, Alman generale, "Almanya'da taş taş üstüne kalmadı, siz artık bir daha sırtınızı doğrultamazsınız." sözlerine, Alman generalin, "Doğrudur çok sayıda insan öldü, Almanya'da taş taş üstüne kalmadı ama bir şeyi sakın unutmayın, Almanya'nın üniversiteleri ayakta." karşılığını verdiğini belirtti.
Kılıçdaroğlu, taş taş üstünde kalmayan o Almanya'nın bugün AB'nin koçbaşlığını yaptığını, Türk kökenli bilim insanının Almanya'da üniversiteye hoca, rektör, yönetici seçilebildiğini belirterek "Şu demokrasinin güzelliğine, bilime verilen değere bakın. O nedenle sevgili Peygamberimiz, 'Alimin ölümü, alemin ölümü gibidir.' der." ifadesini kullandı.
"Gayet demokratik ve barışçıl bir gösteri yapıyorlar"
Üniversiteleri, "bilgi üreten, toplumu geleceğe taşıyan, kainatın sırlarını çözen, her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı bir kurum" olarak tanımlayan Kılıçdaroğlu, "Üniversitelerde yöneticiler seçimle gelmeli. Köyde muhtarı seçiyoruz, üniversitede rektörü seçemiyoruz. Niçin? Bu yasağı kim getirdi? Onu da darbeciler getirdiler, 12 Eylül darbecileri YÖK'ü getirdiler. Şimdi o darbe hukukunu bu beyler pekiştiriyorlar. 'Efendim üniversiteye rektör seçimle mi gelir, ben tayin edeceğim' Senin o zaman Kenan Evren'in kafasından, diktatörden senin ne farkın var? " değerlendirmesinde bulundu.
Tayin edilen rektörü gençlerin istemediğini, "Kendi üniversitemizden bir rektör istiyoruz" dediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gayet demokratik ve barışçıl bir gösteri yapıyorlar; anayasaya uygun, kuralları anayasaya uygun. Gençleri anlayamıyorlar, neden bu gençler itiraz ediyorlar? Her üniversitenin bir kültürü, geleneği vardır. Üniversiteleri, üniversite yapan, bilgi üreten kurumlar yapan, onların gelenekleri ve kültürleridir. Dünyanın en saygın üniversiteleri, gelenek ve kültürleri olanlardır. O geleneklere, o üniversiteye giden herkes uymak zorundadır. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine, her türlü haksızlığı yaptılar. İlk damgaladıkları, 'terörist bunlar...' Sonra dozu daha da ileri taşıdılar. 'Bunlar yılan' dediler. Emin olun, yılan, 'yılan' diyenlerden daha akıllı. Ne demek yılan, terörist? Ellerine silah, sopa mı aldılar, camı çerçeveyi mi kırdılar? Hayır. Siz bunları neye göre diyorsunuz? Dozu daha da ileri götürdüler, saygın hocalardan Ayşe Buğra'ya, söyleyen kişinin makamına asla yakışmayacak söylemleri rahatlıkla dile getirdiler. Ayşe Buğra, sadece bizim ülkemizde değil, dünyada bilinen saygın bilim insanlarından biri. Ne yaptı Buğra? Osman Kavala'nın eşiymiş. Osman Kavala, zaten haksız yere içeride tutuluyor. Her beraat ettiğinde, yeni bir suçla içeride tutuyorsunuz. Siz zaten adalet kavramından uzaklaşmışsınız. Öğrencilere her türlü baskıyı yaptılar, coplar, şunlar, bunlar... Aldılar yaka paça hakimin karşısına 'terörist' diye çıkardılar. Hakimler serbest bıraktı. İki fotoğrafı hiç unutmuyorum, birinde dışarı çıkan öğrenciler birbirlerini kucaklıyor, ikincisinde gençler gülümsüyor, önde başörtülü bir öğrencimiz var, zafer işareti yapıyor. Onların yüzünde de mutluluk ve zafer....İki fotoğraf olağanüstü. Birisi, kızın ayakkabısına kafayı takmış. Birisi de 'O kızın ayakkabı numarası bile senin IQ'ndan fazla' diye tweet atmış. Aslında eksik söylemiş, o kızın ayakkabı numarası, bugün devleti yönetenlerin IQ'sundan daha yüksek."
Kılıçdaroğlu, bir ülkenin zenginlik kaynağının, eğitimli, bilgili, birikimli insan olduğuna işaret ederek "Şimdi biz zenginliğimizi yok etmek için seferber olduk. Niye zenginliğimizi yok etmek için seferber oluyoruz? Çocuklarımızı neden dövüyoruz? Bu çocukların söz söylemeye hakkı yok mu? " diye sordu.
"Lütuf mantığı değil hak mantığı"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, iktidarlarında, işsizlikle mücadelenin görevleri olacağını vurgulayarak iktidarın işsizin yanına gitmediğini, dertlerini bilmediğini savundu.
Hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı, herkesin karnının doyduğu, her evde huzurun, bereketin olduğu Türkiye inşa edeceklerini anlatan Kılıçdaroğlu, bu nedenle "aile destekleri sigortası" dediklerini belirtti.
Kılıçdaroğlu, sosyal devletin, yardımı lütuf mantığıyla değil hak mantığıyla yapacağını dile getirdi. Güçlü, sosyal devlet inşa edeceklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, "O zaman göreceksiniz ki Türkiye'de işsizlik olmayacak, demokrasi olacak, bütün Müslüman ülkeler Türkiye'yi örnek alacak. O zaman göreceksiniz ki AB bizi ister üyeliğe kabul etsin ister etmesin, görecek ki bütün demokratik standartlar Türkiye'de de var. O zaman her vatandaşımız, 'Milletvekilini ben seçiyorum, parlamento benim hakkımı savunuyor.' diyecek. Parlamento bir kişinin gölgesi altında görev yapmayacak. Yasama, yürütme hesap verecek. Hakim, hiç kimsenin telkiniyle karar vermeyecek, hukukun üstünlüğü ve vicdanına göre karar verecek. Bunu yapacağız." diye konuştu.
İktidara gelindiğinde yapılacak 7 konu
Kılıçdaroğlu, "Dostlarımızla beraber iktidar olacağız." dediğinde, bazı çevrelerin çıldırdığını ifade ederek "Çıldırmayın arkadaşlar. Dostlarımızla beraber Allah'ın izniyle iktidar olacağız. Bu ülkeye huzuru, bereketi, demokrasiyi getireceğiz." ifadesini kullandı.
"Allah'ın izni ve milletin takdiriyle iktidar olduklarında" yapacaklarını 7 madde halinde sıralayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Katar ordusuna peşkeş çekilen Tank Palet Fabrikası'nı hemen alıp, orduya iade edeceğiz. Vatanın bağrına saplanan hançeri çekeceğiz. Gerçek milliyetçilik budur. Kağıt üzerinde değil. 15 Temmuz şehit ve gazileri için vatandaştan toplanan paraların tamamını hak sahiplerine bir gün içinde iade edeceğiz. Beşiktaş saldırısında hayatını kaybeden polislerimiz ve diğer mağdurlar için toplanan para aynı gün, iktidar olduğumuz gün hepsi hak sahiplerine verilecek. Çiftçilerin bankalardan veya tarım kredi kooperatiflerinden çektiği kredilerin faizleri sıfırlanacak. Çiftçilerin alacağı olan 210 milyar lira da mahsup edilecek. Esnafın pandemi döneminde aldığı kredilerin faizi silinecek, ana para da Türkiye Esnaf Sanatkarlar Konfederasyonuyla oturup, konuşulacak taksite bağlanacak. Bir kararnameyle esnafın stopaj vergisi kaldırılacak. Hangi koşulda olursa olsun, bedeli ne olursa olsun, vatan topraklarına sahip çıkılacak. Bugün için bir vatan toprağımız düşmana teslim edilmiş vaziyette. Süleyman Şah Türbesi'ni, o vatan toprağına götürmek, orada bayrağımızı dalgalandırmak bizim namus borcumuz olacak."

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir